• Yukarıdaki tabloyu Photoshop ile 543 yıl öncesine döndürdüm (‎8 ‎Mayıs ‎2023 ‎Pazartesi, ‏‎17:05:51. Tam boyut için resmin üzerine tıklayınız. Bu resmi bilgisayarınıza indirdikten sonra tüm detayları görebilirsiniz). Renkler capcanlı, AI (yapay zeka) ile gözleri bile yakaladım. Sadece tek bir kusur var: Ressam, Sultan Cem'in gözlerinin rengini babasınınkini gibi yapmış. Çünkü Sultan Cem'i görenlere göre, Sultan Cem'in gözleri maviymiş! Tablodaki Fatih Sultan Mehmet’in fiziki özellikleri şöyledir: Siyah saçlı ve sık olup, uzun boylu, kahverengi gözlü, kırmızı-beyaz yüzlü, dolgun vücutlu, sakalları altın telleri gibi kalın, yanakları dolgun, kolları kuvvetli, burnunun ucu aşağı doğru hafif kıvrık ve kuvvetli bir fiziki yapıya sahiptir. Cem Sultan’ın ise fiziki özellikleri tarihçi Guillaume Caoursin’e göre şöyledir: Prens Cem 28 yaşındadır. Boyu uzun, sıhhati yerinde, görünüşü gururludur. Gözleri mavi, biraz da şaşıdır. Kaşları sık ve hemen burnunun dibinde birleşir, sol kaşı alnına doğru kalkıktır.”. Sigismondo de’Conti ise şu şekilde tarif eder: Zizim'i (Cem Sultan) 35 yaşındadır. Normal görünüşlü, uzun yüzlü, teni de zeytin rengidir. Sivri burunlu, ucu nokta gibi, gözleri mavidir. Sol gözü şaşı gibidir ve hep titrer. Gaddar ve sebatsız olduğu da böyle anlaşılır”, Cem Sultan’ın Roma'daki Günleri, S. 470, PDF’de 20.

    Tablonun Serüveni

    İsviçreli tarihçi Rudolf Tschudi (1884-1960), 1959’da memleketinde, Basel şehrinde bir evde, üzerinde Fatih Sultan Mehmet ile genç bir Şehzade (?)’nin tasvir edildikleri bir tablo bulmuş ve bunu F. Babinger’e bildirmişti [52]. Resim, İsviçreli sanat eserleri tüccarı, bakır kazıma sanatkârı ve gravürcüsü Christian von Mechel (1737-1817) tarafından satışa çıkarılarak 1807’de bir aileye geçmiştir. Babinger her halde sahipleri istemediğinden, resmin bugün kimin elinde olduğunu belirtmemekte ve bu hususta en ufak bir ipucu vermemektedir [53]. Bu gizlilik başkalarının da resmin aslını görmek istemelerini önlemek için de olabilir. Resim 45,8x34 CM boyutlarında kıvrılmış ve çatlamış bir tahta levha üzerine yapılmıştır. Levhanın arkasında şu yazı okunur: “Ritratti di Maometto secondo e di suo Figlio di Gentile Bellino (II. Mehmet ve oğlunun Gentile Bellini tarafından portresi)”

    Bu küçük tabloda karşılıklı olarak 2 şahıs tasvir edilmiştir. Bunlardan sağdaki, başka resimleri ile bilhassa Batılı sanatkârlar tarafından yapılan madalyaların yardımı ile hiç şüpheye meydan bırakmayacak surette teşhis olunabilmektedir. Burada Fatih Sultan Mehmet görülmektedir. Fakat karşısındaki gencin kim olduğunu çıkarmak aynı derecede kolay değildir. Resmin arkasında ne zaman yazıldığı bilinmeyen İtalyanca yazıda onun da Fatih’in oğlu olduğu bildirilmişse de adı verilmemiştir. Bu durum karşısında 3 oğlundan hangisi olabileceği meselesi ortaya çıkmaktadır. Fatih’in en sevdiği oğlu olan Şehzade Mustafa (1450-1474), babasından ve Bellini’nin buraya gelişinden hayli yıl önce 1474’te ölmüştür. Fatih’in büyük oğlu Beyazid (1448-1512) ise Bellini’nin İstanbul’da bulunduğu yıllarda yani 1479-1480’de vali olarak Amasya'dadır. Babinger’in kanaatine göre geriye tek ihtimal kalmaktadır ki o da Sultan Cem’dir. Ancak o da bu sıralarda Konya’da yaşamaktadır. Ayrıca Cem’in babası gibi kemerli, bir kartal burnuna sahip olduğu ve ayrıca bir gözünün de biraz kaymış olduğu bilinmektedir. Resimde kemerli burun olmamakla beraber, Babinger arkada kalan sol gözün şaşılığının belli olduğunu iddia etmektedir [54]. Ona göre, bu delikanlı kesinlikle Sultan Cem’dir.

    Burada sargı biçimi biraz değişik olan bir kavuğu olan gencin kavuğunun tepesinde tüylü bir sorgucun ucu fark edilir. Üzerindeki kaftanının kumaşı işlemelidir. Sade olan yakaları dışarı dönüktür. İç elbisesinin düz renkte olduğu, sadece altın (?) düğmeler ile iliklendiği fark edilir. Gencin yüzü solgun ve çok ince çizgilidir. Kulağı, kavuğunun kenarı tarafından biraz kıvrılmıştır. Kahverengi gözleri ve üst dudağı ileri taşkın ağzı vardır. Burnu muntazam olmakla beraber uzunca ve alt kısmı geriye doğru meyillidir. Bu resimdeki yüzün, bazı ana çizgileri bakımından, Viyana’daki resme benzediği inkâr olunamaz. İkisinde de kulak, kavuk tarafından kıvrılmış, gözler açık renk, bakışlar melânkolik, üst dudak belirli şekilde ileri taşkındır. Her iki resimde de burun biçimi arasında bir benzerlik de bulunduğu söylenebilir. Eğer Basel’deki tabloda tasvir edilen genç adam Sultan Cem ise [55], Viyana’da Nationalbibliothek’teki albümde bulunan resmin de o olması ihtimali çok kuvvetlenmektedir. Zaten bu tabloyu ilk bulan R. Tschudi, ikisi arasındaki benzerliği kabulüyle bunu Babinger’e bildirmiş [56], fakat nedense bu tarihçi Tschudi’nin kanaatine katılmamakta direnmiştir [57] (Bkz. 4. Basel’deki Yağlıboya Tablo).

    Tablo Vatanına Dönüyor!

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 25 Haziran 2020, 16:13’te twitter hesabından yandaki mesajı paylaşarak yukarıda anılan tabloyu satın aldığını bildirir. Ben o sırada Khafre piramitinde çalışıyordum ve 1 gün sonra hard diskim çöktü. 3 gün sonra bilgisayarımı teslim aldım ve Khafre piramitindeki İtalyan Mısır bilimciler Maragioglio-Rinaldi’nin Tavole 5.10 çalışmasına ilişkin “20200916_053203.jpg” adlı çizimimin (ki ilki 16.09.2020 tarihini ve ikincisi 05:32:03 ile zamanı gösterir) sol alt köşesine, 30 Haziran 2020, 13:00’da el yazısıyla, “Gentile Bellini” yazdım. Elle yaptığım bu çizim web sitemin girişindeki resimlerde de mevcuttur (Bkz. Testo 5.10. Daha fazla bilgi için Khafre’nin Defin Odası ve Defin Odasına Giden Koridor adlı makaleme bakınız).

    Tarihi bilgilerimize göre Beyazıt ve kardeşi Sultan Cem arasındaki taht mücadelesi şöyle geçmiştir:

    Taht Nasıl Gasp Edildi?

    Fatih Sultan Mehmet’in 3 Mayıs 1481’de Gebze yakınlarında beklenmedik bir şekilde vefat etmesi üzerine Sadrazam Karamanî Mehmed Paşa, Beyazıt ve kardeşi Cem Sultan’a ulaklar gönderir. Ancak Cem Sultan, kendisine gönderilen haberci yolda, Beyazıt’ın damadı olan Anadolu Beylerbeyi Güveği Sinan Paşa tarafından yakalanarak alıkonduğu için babasının ölüm haberini geç öğrenir. Bu arada Beyazıt’ın tarafını tutan yeniçeriler İstanbul’da isyan ederek Cem Sultan taraftarı Karamanlı Mehmed Paşa’yı 4 Mayıs 1481’de öldürürler ve Beyazıt’ın oğlu Şehzade Korkut’u babasına vekâleten tahta çıkarırlar.

    Beyazıt’ın cülus töreni

    Babasının vefatını öğrenen ve devlet büyüklerinin acele başkente gelmesi hakkında gönderdikleri mektupları alan Beyazıt, maiyetinde 4 bin kişi olduğu halde Amasya’dan yola çıkıp 9 günde Üsküdar’a gelir. Ertesi gün oğlu Şehzade Korkut’tan saltanatı resmen teslim alıp 22 Mayıs 1481’de Osmanlı tahtına çıkar. Beyazıt ilk olarak kapıkullarına üçer bin akçe cülus bahşişi dağıtır. Yeniçeri ulufelerini günlük 5 akçeye çıkartır.

    Cem Sultan Tahtta Hak İddia Ediyor!

    Beyazıt İstanbul’da tahta çıkmış olmasına rağmen Cem Sultan 4 bin askeriyle İnegöl önlerinde Beyazıt’ın henüz hazır olmayan Ayas Paşa idaresindeki ordusu ile savaşır. Bu savaşı kazanan Cem Sultan Bursa’da kendi adına hutbe okutmak ve para bastırmak suretiyle hükümdarlığını ilan eder. Bursa’da 18 gün saltanat süren Cem Sultan civardaki şehir ve kasabalara da hâkimiyetini kabul ettirir ve Beyazıt’a İmparatorluğu eşit olarak paylaşma teklifinde bulundu. Buna göre İmparatorluğun Anadolu toprakları Cem Sultan’a verilecekti. Ancak devletin ikiye bölünmesi anlamına gelen bu teklif, sadece Beyazıt tarafından değil tüm devlet ileri gelenleri tarafından dehşetle karşılanır. Osmanlı Devleti’nin bölünmesini kendi çıkarlarına uygun gören Avrupalılar ve Memluklular bu konuda Cem Sultan’ı destekler.

    1481 Haziran’ında Beyazıt’ın ordusuyla Yenişehir ovasında yaptığı savaşta yenilen Cem Sultan önce Konya’ya çekilir. Fakat Konya’da yeterince destek bulamayınca Tarsus’a geçer. Daha sonra da Memluk sultanından aldığı davet üzerine Kahire’ye gider. Kahire’de büyük ilgi gören Cem Sultan orada kaldığı süre içerisinde Mekke’ye giderek hac vazifesini yerine getirir. Bu dönemde, ağabeyi Beyazıt kendisine padişahlıktan vazgeçmesi halinde 1 milyon akçe vermeyi teklif eder. Ama Cem Sultan bu teklifi reddeder. Benzeri teklifler tekrar yapıldıysa da, bunlar da sonuç vermez.

    Memlûklerin ve eski Karaman Beylerinin yardımıyla tekrar bir ordu toplayan Cem Sultan, 27 Mayıs 1482’de Konya’yı kuşatır. Ancak Osmanlı Ordusu’nun Konya’ya hareket etmesi üzerine kuşatma kaldırılır. İki taraf Akşehir’de karşılaşır. Savaşı kaybeden Cem Sultan Ankara’ya geçer. Ankara’da da kaçışına devam eden Cem Sultan 1482 yazında otuz kadar adamıyla birlikte Rodos’a gider. Cem Sultan 29 Temmuz 1482’de Rodos Şövalyeleri’nin Büyük Üstadı Pierre d’Aubusson tarafından büyük bir törenle karşılanır. Cem Sultan’ın amacı Rumeli’ye geçerek mücadelesini sürdürmektir. Ancak bundan sonra bir daha hayattayken vatanına dönemez. Artık, Cem Sultan için Avrupa’da maceralı bir esaret hayatı başlar.

    Cem Sultan Rodos’a çıktıktan sonra Papa VIII. Innocentius’un isteği üzerine Fransa’ya gönderilir. Bu gelişmeden sonra önceleri Osmanlı Devleti’nin bir iç meselesi olan taht mücadelesi, böylelikle milletlerarası bir mesele hâline gelir. Bu olaydan çıkar sağlamak isteyen Papa VIII. Innocentius’un, Cem Sultan’a, Hristiyan olması hâlinde onu Osmanlı Devleti’nin başına geçirebileceğini teklif ettiği söylenir!

    Cem Sultan’ın Akıbeti

    Osmanlı Devleti’ne karşı yeni bir Haçlı seferi gerçekleştirmek için Cem Sultan’ı kullanmayı düşünen Papa VIII. Innocentius 1492’de ölür. Böylece Cem Sultan daha serbest bir hayata kavuşur. Fakat bu defa Fransa Kralı, Cem Sultan’ı kendi siyasi emelleri için bir koz olarak kullanmak ister. Bu amaçla hareket eden Fransa Kralı VIII. Charles Roma üzerine yürüyerek 26 Ocak 1495’te Cem Sultan’ı Papa’dan teslim alır. Fransız Ordusu ile beraber yola çıkan Cem Sultan, 25 Şubat 1495’te ölür. Bazı kaynaklar, Cem Sultan’ın elindeki kıymetli rehineyi bırakmak zorunda kaldığı için Papa tarafından zehirletildiğini ifade etmektedir.

    Cem Sultan’ın ölümünü öğrenen Beyazıt, Osmanlı ülkesinde 3 gün yas ilan eder. Ülkedeki camilerde Cem Sultan için gıyabi cenaze namazı kılınır. Ayrıca Beyazıt kardeşinin günahlarının bağışlanması için fakirlere 100 bin akçe sadaka dağıtır.

    İtalya’da toprağa verilen Cem Sultan’ın cenazesi de pazarlık konusu olur. Uzun süren bir mücadelenin ardından Cem Sultan’ın cenazesi, vefatından 4 yıl sonra 1499’da Osmanlı topraklarına getirilir. Mudanya’da karaya çıkarılan cenaze Bursa’da Muradiye Camii’nin haziresinde kardeşi Şehzade Mustafa’nın da mezarının içinde bulunduğu türbeye gömülür!

    Söz konusu bu taht mücadelesi bugünkü Cumhurbaşkanlığı seçimine benzer. Benzer bir hikaye için "Cleopatra" filmine bakınız!

    İstanbul Fethi'nin 570. Yıl Dönümü

    Bu arada, İstanbul Fethi'nin 570. yıl dönümü herkese kutlu olsun. Fakat Atatürk'ü unutmadan.

    Bu konuda İstanbul'un fethinin 500 yıl dönümü için 72 yıl önce çekilen 1951 yapımı "İstanbul'un Fethi" filmini izlemenizi salık veririm. Filmin sonunda yine Bellini tarafından yapılan Fatih Sultan Mehmet'in portresi eşliğinde "Bundan sonra sana 'Fatih' diyecekler. Fatih, evlatların sana layık olsun!" sözleri geçer.